Sınavlar

TEOG’un Yerine Hangi Sistem Geldi?

Bu sene hem 8.sınıf hem de 12.sınıf öğrenci ve velileri için oldukça değişik bir yıl oldu. Okullar açıldıktan sonra liseye ve üniversiteye geçiş sınavlarında değişiklik yapılacağı açıklandı. Sonra uzun bir bekleme süresi oldu arkasından iki sınavda da ciddi değişiklikler yapıldı. Her iki sınavda da belirsiz olan kısımlar olmakla birlikte sınavların ana hatları belirlenmiş oldu. Daha önce YKS ile ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım şimdi ise TEOG yerine gelen ‘Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi’ ile ilgili görüşlerimi paylaşacağım.

Yeni sistemde Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi ve proje okullara gitmek isteyen öğrenciler için merkezi sınav devam edecek. Bu okulların hangi okullar olduğu şu anda belli olmamakla birlikte İstanbul Erkek, Galatasaray Lisesi, Kabataş Lisesi gibi okulların yer aldığı 600 okulun listesi MEB tarafından Mayıs ayında açıklanacak. En önemli değişiklik sınava girme zorunluluğunun ortadan kalkmış olması ve  sadece isteyen öğrencinin sınava girecek olması. Sınavı MEB hazırlayacak, haziran ayının ilk hafta sonu tek oturumda gerçekleşecek. Sınav sonuçları haziran ayı içerisinde ilan edilecek ve sınavda çoktan seçmeli sorular yer alacak. Aynı okula başvuran öğrenci sayısı çok olduğunda okul başarı puanı esas alınacak. Sınavda 8. sınıf müfredatından 90 soru sorulacak, sınavın süresi 135 dakika olacak. Soru dağılımı 20 Tükçe, 20 matematik, 20 fen, 10 İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, 10 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, 10 Yabancı Dil sorusu olacak. Sorular MEB müfredat kazanımları ve ders kitapları baz alınarak hazırlanacak. Sınava girmek için öğrencilerden hiçbir ücret alınmayacak. Liselere yerleştirmelerde okul başarı notu dikkate alınmayacak. Daha önce TEOG ile yerleşmiş öğrenciler adreslerine yakın okullara geçemeyecek. Adrese dayalı kayıt yapılacağı için sınavsız okulların taban puanları kalkacak.

Yeni sistemde, sınava girmeyen öğrenciler adreslerine en yakın okula yerleştirilecek. Öğrenciler 5 okul tercih edecekler ve bu okullar arasında yerleştirilecekler.

Bu resmi okullara nasıl yerleştirme yapılacağıydı, peki Robert, Üsküdar Amerikan, Alman Lisesi gibi özel okullar nasıl öğrenci alacak? Özel Okullar Birliği Derneği’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre, özel okullar da MEB’in yapacağı merkezi sınavı kullanacak ve açıklayacakları kayıt takvimine göre öğrenci alacaklar.

TEOG’a geçiş yaparken, öğrencilerin sınava özel bir hazırlık yapmalarına gerek kalmasın diye bu sisteme geçildiği söylenmişti. Öğrenciler yazılıya girer gibi kendi okulunda sınava girecekti, stres yaşamayacaktı, hazırlık için kurs, özel ders gibi desteklere ihtiyaç duymayacaktı, okuldaki çalışmalar yetecekti. Amaçlanan güzeldi ama sistem uygulamaya geçtiğinde sonuç hiç de beklenen gibi olmadı. Öğrencinin girdiği oturum sayısı arttığı için stresi de artmaktaydı. Tüm liseler Anadolu Lisesine dönüştüğü için öğrencinin örgün bir liseye devamı için sınava girmesi zorunlu hale geldi. İşin kötü yanı mahallesindeki liseye bile gidebilmesi için sınava girip, tercih yapıp o okulu kazanması gerekti. Sınav stresi azalacağına arttı, tüm 8. sınıf öğrencileri için hayat durdu, TEOG hazırlık çalışmaları yoğunlaştıkça yoğunlaştı.

Bu açıdan baktığımızda yeni sistemi (Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi), Türkiye genelindeki tüm öğrencileri düşündüğümde, sınav yükünü azaltması adına olumlu buluyorum. Sadece tabelası değişerek Anadolu lisesine dönüşmüş okullara girebilmek için maddi ve manevi o kadar büyük fedakarlıklar yapılıyordu ki, liseye başladığında hem öğrenci hem de veliler büyük hayal kırıklıklarına uğruyorlardı. Anadolu liselerinde yaşanan, TEOG’dan kaynaklanan önemli bir sorunun da nakil süreci olduğunu biliyoruz. Tüm öğrenciler merkezi yerleştirmeyle okullara yerleştikleri için evlerine oldukça uzak bir okulu da kazanabiliyordu. Bu durumda sene içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir nakil süreci yaşanıyordu. Okul okul gezen öğrenciler, her gün mevcudu değişen sınıflar okul yönetimlerini de zorlayan konulardı. Yeni sistemin bu konuda da iyileştirme yapacağını düşünüyorum.

Peki tüm liseler Anadolu Lisesine dönüştü de okulların verdiği eğitim kalitesinde bir değişiklik yaşandı mı? Aslında Anadolu liselerinin sayıları az iken bu okullar çok iyi eğitim veren okullardı, hazırlık sınıfları vardı, Fen ve Matematik dersleri de İngilizce verilmekteydi. Öğretmenleri sınavla atanmakta, Fen ve Matematik öğretmenlerinin yabancı dille öğretim yapılan dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak şartı aranmaktaydı.  Genel liselerin Anadolu liselerine dönüşümü 2005-2006 yılında başlatılsa da 2010 yılında yayınlanan genelge ile hız kazandı ve 2013-2014 yılında tüm okullar dönüştürülerek süreç tamamlandı. Bu dönüşümle birlikte aynı yıl TEOG’da hayata geçti, tüm öğrencilerin liseye devamı için merkezi sınava girmesi zorunlu hale geldi. MEB bu dönüşümün gerekçesi olarak ortaöğretimde kalitenin artırılmasını, mesleki ve teknik ortaöğretime daha çok  öğrenci yönlendirilmesini amaçladıklarını söylese de şimdiki duruma baktığımızda kalitenin yükselmesi yerine daha da düştüğünü görmekteyiz. Okulların önemli başarı göstergelerinden birisi olan ÖSYM’nin yayınladığı, üniversiteye yerleşme istatistiklerini incelediğimizde aşağıdaki gibi bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bu tabloda son sınıf ve daha önce mezun olan öğrenciler de yer almaktadır. Anadolu lisesi mezunlarından 2013 yılında lisansa yerleşenlerin oranının %54.91, 2014 yılında %50.28, 2015 yılında 50.02, 2016 yılında 41.41 ve 2017 yılında son beş yılın en düşük seviyesi olan %34.94 olduğunu görüyoruz.

  Başvuran Lisans Önlisans A.Ö.F. Toplam Yerleşen % Lisansa
Yerleşen %
2017 396681 138601 36888 7089 182578 46,03 34,94
2016 291262 120619 24481 7918 153018 52,54 41,41
2015 294672 147391 19017 6183 172591 58,57 50,02
2014 255090 128250 8484 5211 141945 55,65 50,28
2013 196086 107676 4549 4705 116930 59,63 54,91

Bu önemli veriler bizlere yıllar içinde Anadolu liselerinin eğitim kalitesinin nereden nereye geldiğini açıkça gösteriyor. Biz sınavın olup olmayacağını yada nasıl olacağını tartışıp duralım esas konuşmamız gereken şeyin uzun çabalardan sonra girilen okulların öğrencileri bir sonraki kuruma yada hayata iyi hazırlayıp hazırlamadığı olduğunu unutmamalıyız. Sadece çoktan seçmeli sınavlara hazırlayan, öğrencinin merak ve keşif duygusunu öldüren bir eğitim sistemimiz var. Müfredatlarımız çok ağır ve bilgi odaklı. Öğretmenlerimizin hem pedogojik, hem de yöntem ve teknikler açısından gelişmeye çok ihtiyaçları var. Geçmiş yıllarda çok yüksek puanla öğrenci alan bir Anadolu Lisesi müdürünün sözleri hala kulaklarımda ‘Çocuklar bizim çok ilerimizde, biz onlara yetişemiyoruz, yol açıyoruz kendilerinin yapmasına izin veriyoruz’ demişti. Okullarımızın çocuklarımızın ufkunu açmasını, onları geleceğe donanımlı olarak hazırlamasını beklerken, tam tersi bir durumun yaşandığını ve pırıl pırıl potansiyeli yüksek gençlerin hak ettiği eğitimi alamadığını görmek çok acıdır. Bunun çözümünün MEB’in stratejik planlarında da yer aldığı şekilde özel okul sayısının artırılması olduğuna inanmıyorum. Türkiye’deki tüm gençlerin eşit, adil ve kaliteli bir eğitim alma hakkı vardır ve bu devlet tarafından ücretsiz olarak verilmelidir. Eğer ülke olarak geleceğin dünyasında gelişmiş ülkelerle yarışmak istiyorsak, sadece ‘nitelikli okulların’ değil tüm devlet okullarının eğitim kalitesinin yüksek standartlara getirilmesi kaçınılmazdır.

YSay%C4%B1sal%20Bilgiler15082017.pdf erişimi için tıklayın

Bir Cevap Yazın